Demokrasi ile yönetilen ülkelerde halkın can ve mal güvenliğini korumak da, sokaklarda asayiş ve düzeni sağlamak da DEVLETİN asli görevidir.
25 Ocak 2022TÜRKİYE CUMHURİYETİ; BİR ORTA ÇAĞ DİN DEVLETİ DEĞİL, LAİK BİR HUKUK DEVLETİDİR!
25 Ocak 2022Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 30 Ağustos 1925 tarihindeki “ Efendiler ve
Ey Millet, iyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar
memleketi olamaz, en doğru, en gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır” sözünün üzerinden
96 yıldan fazla süre geçti. Ne yazık ki yüzüncü yılına ilerleyen Cumhuriyetimiz bu hedefe
yaklaşacağına, giderek uzaklaşıyor. Gözlerden hiç de uzak olmayan tarikat yurtlarında,
cemaat evlerinde, yatılı Kuran kurslarında, çok az bir kısmı kamuoyuna yansıyabilen, utanç
ve dehşet verici olaylar karanlık tabloyu gözler önüne seriyor.
Son yıllarda ortaya dökülen iğrenç tecavüz olaylarından sonra, son bir ay içinde iki
öğrencimizin hazin ölümü artık bu gidişe güçlü bir sesle “DUR” demenin ve yetkililerden en
sert şekilde önlem almalarını istemenin vaktinin çoktan geldiğini gösteriyor.
Kesin olarak ifade edelim ki; Tarikat ve cemaat yurtları, devlete ait olmayan yatılı Kuran
kursları, artık faaliyetlerini açıkça yürüten tekkeler, tecavüz, umutsuzluk ve ölüm yuvaları
haline gelmiştir. TAMAMI DERHAL KAPATILMALIDIR!
Büyük özveri ve umutla yetiştirdiğimiz çocuklarımız, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet
ettiği gençlerimiz, bu izbelerde; ya tecavüze uğrayıp gelecekleri karartılmakta ya kara
bilgilerle zehirlenmekte ya saldırıya uğramakta ya da bir çıkış yolu göremeyerek ölümü
seçmektedir.
6 yıl önce Diyarbakır’ın Kulp ilçesindeki bir Kuran kursunda 6 öğrencinin yanarak
ölmesinin üzerinden 1 yıl geçmeden Adana Aladağ’da, Ortaokul öğrencisi 11 kızımız ve bir
eğitmenin yine bir tarikat yurdunda yanarak ölmesinin ardından bu karanlık yuvalarda arka
arkaya ortaya çıkarılan küçük yaştaki erkek çocuklara tecavüz olaylarının, hem de ilgili
bakanın ağzından “bir kereyle bir şey olmaz” sözleriyle nasıl geçiştirildiğini, Gazi Meclis’te
soruşturma önergelerinin nasıl sonuçsuz bırakıldığını unutmadık. Nihayet 1 ay önce, 7
Aralık 2021 günü de Antalya’daki bir tarikat yurdunun aşçısı İHSAN GÜNEY adlı IŞİD artığı
bir cani, 18 yaşındaki üniversite öğrencisi MEHMET SAMİ TUĞRUL’un başını satırla keserek
“Deccalı vurdum” diye bağırdı. Mehmet Sami evladımızın acısı geçmeden bu kez bir başka
elim haber Elazığ’dan geldi. NUR CEMAATİ’ne ait büyük bir sitedeki yurtta ailesinin
baskısıyla kalan 19 yaşındaki Tıp Fakültesi öğrencisi ENES KARA baskılara dayanamayarak
son sözlerini kayıt altına aldı ve ölüme yürüdü. Enes’in bıraktığı mesajda anlattığı ayrıntılar
tarikat yurtlarındaki acı gerçeği bir kez daha hepimizin suratına çarptı.
Köy okullarının kapatılması, parasız yatılı okulların neredeyse yok edilmesi sonucu,
çok küçük yaşta ailelerinden uzakta, korumasız bırakılan ilk ve orta eğitimdeki
çocuklarımız gözlerden ırak tarikat yurtlarına mahkûm ediliyor. Aynı şekilde büyük
umutlarla üniversiteyi kazanan gençlerimiz bir türlü artırılmayan yurt kapasiteleri ve
yetersiz kredi-burs olanakları ile yine tarikat yurtlarının tuzağına düşürülüyor. Çocuklarımız
bu yurtlarda çağ dışı kafaların tehdidi altında tarikat militanı haline getiriliyor. Böylelerinin
neler yapabileceklerini 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’cü hain darbe girişiminde yaşayarak
gördük. 40 yıl boyunca soruları çalarak, iktidarlar desteğiyle devlet kademelerinde sinsice
örgütlenen CIA destekli FETÖ elemanlarından sadece ortaya çıkarılanların sayısı 150 bini
aştı. Buna diğer tarikat ve cemaat mensuplarını da eklediğimizde ortaya dehşet verici bir
tablo çıkıyor. Denebilir ki; kabaca devletin yasal güvenlik güçlerinin birkaç katına denk bir
örgütlenme ile karşı karşıyayız.
Geleceğimiz çalınıyor, gençlerimizin umutları kararıyor. Ülkemiz, devletimiz tehdit
altında. Artık bu duruma mutlaka son verilmelidir.
Sorumlular harekete geçmiyorsa, Türk Ulusu yetkilileri uyarmalı, görevlerini
yapmalarını talep etmeli, çocuklarının geleceğine sahip çıkmalı, gençler ve aileleri cesaretle
ortaya çıkıp yaşadıkları kötü deneyleri anlatarak kendilerinden sonrakilerin tuzağa
düşmelerinin önünü kesmelidir.
Unutmayalım!
Devlete ait olmayan her YATILI KURAN KURSU bir tür TEKKEDİR ve yasa dışıdır. Bunu
anlamak için kapılarına “TEKKE” yazılması beklenmemelidir.
Bütün tarikatlar, tekkeler 30 Kasım 1925 tarihli, 677 sayılı Devrim Yasası ile kapatılmış
ve bu yasa Anayasanın 174. Maddesi ile koruma altına alınmıştır. 677 sayılı yasanın ve
Anayasamızın 2, 24 ve 174. maddelerinin gereği yapılmalı, tarikat ve cemaatlere derhal
son verilmeli, açık ve gizli tekkeler kapatılmalı, sorumluları hakkında ilgili ceza yasaları
uyarınca davalar açılmalıdır.
Devlet; geleceğimizin teminatı gençlerimiz için yeterli sayıda ve çağın gereksinimlerine
uygun öğrenci yurdu yapmalı, tarikatların elindeki yurtlara el koyduktan sonra çağdaş
olanaklarla donatıp gençlerin hizmetine sunmalıdır. Eğitim tüm kademelerde parasız
olmalı, ailesinin maddi koşulları uygun olmayan her öğrenciye yeterli miktarda burs ya da
kredi sağlamalıdır. KEMALİST CUMHURİYET en zor yıllarda bile gençlerine bu olanağı
sağlayabilmek için her türlü fedakârlığa katlanmıştır, yine katlanmalıdır. Gençlerimizin
“havuzcu” müteahhitlerden çok daha değerli oldukları akıldan çıkarılmamalıdır.
Öte yandan; MİLLİ EĞİTİM BAKAN YARDIMCILIĞI görevine getirilen NAZİF YILMAZ adlı
şahsın “Türkçe ölmüştür, herkes Arapça konuşsun” dediği iddia edilmekte, İmam Hatip
Okullarında Türkçe konuşmanın yasaklanmasını önerdiği bilinmekte ve bu sözlerinin adeta
bu atama için referans oluşturduğu söylenmektedir ki, VAHİM ÖTESİDİR. Vahim ötesidir
çünkü; bu sözler, Türk Milli Birliği’nin temel ögesi olan TÜRKÇE’ye açık bir meydan
okumadır. Eğer doğru ise; bu anlayışta birinin Milli Eğitim Bakan Yardımcısı olması bir yana,
devlet kadrolarında yer bulması bile kabul edilemez, atama mutlaka geri alınmalı, Nazif
Yılmaz memuriyetten çıkarılmalıdır!
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ; Kemalist Cumhuriyeti yeniden kurmak, geleceğin
terör odakları olabilecek karanlık yuvaları dağıtmak, çocuklarımızı Laik Cumhuriyet
düşmanı sapkın zihniyetlerin elinden kurtarmak ve gençlerimizin akıl ve bilim yolunda
geleceğe umutla bakmalarını ve muasır medeniyet seviyesini aşmalarını sağlamak için
Ulusumuzla birlikte var gücüyle çalışmayı temel görevi saymakta, bu konudaki kararlılığını
saygı ile kamuoyuna duyurmaktadır.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİBASINA VE KAMUOYUNA-12,01,2022